SAM-SEV Başkanlığını bıraktıktan bir yıl sonra o dönemlerde yayınlanmakta olan HAYAT DERGİSİ’NİN Genel Yayın Yöneticisi Sayın Soner Cabbar benimle bir söyleşi yapmıştı.
O günden bugüne hiçbir şeyin değişmediğini anlatan bu söyleşiyi belki bugünün yöneticileri dikkate alır diye köşeme taşıyorum.
SİVİLTOPLUM ÖRGÜTLERI YALNIZ KALIYOR
S. C: Sivil toplum örgütlerini yakından tanıyan biri olarak, Samsun'da birlik, beraberlik kurulduğunu, ortak akılla, ortak hareket edildiğini söyleyebilir misiniz?
S. S: Ülkeye, kente hizmet için mutlaka siyasi arenada yer almak şart değil. Çağdaş demokrasilerin birçok organı vardır. Türkiye'de muhalif söylemleri sadece sivil toplum kuruluşlarının dillendirmesi, siyaset adına bir tehlikedir. 20- 25 yıllık geçmişi bulunan sivil toplum örgütlerinin hepsi aynı güce sahip değil. Yönetim yapısı çok önemli.
Ancak, Samsun'da sivil toplum örgütleri yanlışları söyleyip, mahkeme kararıyla durdurabiliyorsa, bu başarı küçümsenemez. Teşvik döneminde ben milletvekili olsam, Başbakan'ıma "Verilen sözler tutulmadığı için Samsun’a gidemiyorum” derdim. Oysa iktidar milletvekilleri bu defa da, cazibe merkezi yapacağız mesajlarıyla Samsunluyu avuttu. Ne yazık ki, onunda dışında bırakıldık. Buralarda Samsun kent yönetimleri tavır koyamadı.
Bu kentin teşvike ihtiyacı vardı. Her yere teşvik dağıttılar. Şimdi ölü doğduğunu söylüyorlar.
Mecliste Kastamonu, Gaziantep, Konya milletvekilleri bizi savunurken, bizim iktidar milletvekilleri sesini bile çıkartmadı. Teşvik sorunu Ticaret ve Sanayi Odası'nın görevi olmasına rağmen, tam tersini savundu.
SAMSEV olarak birlikte hareket çağrısı yaptık. Başta destek bulduk ama 2. toplantıda önemli kuruluşlar yoktu. Hangi sorunda Vali, Belediye Başkanı, bürokratları görüyorsunuz? Sivil toplum örgütleri yalnız kalıyor. Milletvekilleri gensorumu verdi, önergemi götürdü? Bu bile siyasette nerede olduğumuzun göstergesi. Sivil toplum kuruluşlarında, heykelleri dikilecek insanlar var. Hiç çekinmeden, ekmek yedikleri kurumun yetkilisine karşı tavır sergilediler.
SAMSEV ve TMMOB tarafından ciddi bir birlik sağlandı. Mobil santralin yargı yoluyla durdurulup, mühürlenmesi en önemli başarımızdır. Haksız ödeme yapan bürokratlara dava açılmasını sağlamamıza rağmen, ilgili bakanlık izin vermediğinden, yargılanamadılar. İnanıyorum ki; günün birinde bu fakir milletin cebinden çıkan milyon dolarların hesabını vereceklerdir.
BÖYLE ANLAYIŞ OLUR MU?
S. C: Kent adına önemli görünen yatırımların neredeyse tamamı mahkemelik. Bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?
S. S: Teknik anlamda ciddi eleman yetiştirmemize rağmen, organizasyon ve iletişimi hala beceremiyoruz. İletişimi sağlayabilsek, bu yaşananların hiç biri olmazdı. Hem Muzaffer Önder hem de Yusuf Ziya Yılmaz döneminde şans yakalanmıştı.
Yönetime halk desteği vardı. Ama tüm kesimleri bir yana bırakıp "Ben yaptım oldu” mantığıyla, kent dinamiklerini bir tarafa iterseniz, sonuç buraya varır. Türkiye'de önemli mevkilere gelenler, en iyisini bildiğini düşündüğünden, kimseden fikir almıyor. Bunu yetki paylaşımı olarak algılıyor. Oysa fikir almak, kimseye bir şey kaybettirmez. Şimdi de termik santraller konusunda yöneticiler inatla susup, siyasetçiler termiklere sahip çıkıyor. Böyle bir anlayış olur mu?
VATANDAŞ CANININ DERDİNE DÜŞMÜŞ
S.C: Büyükşehir Belediye Başkanı 3, milletvekilleri 2 dönemdir görevde. Halk memnun değilse, neden oy verip, tekrar seçmiş?
S.S: Vatandaş canının derdine düşmüş. Seçim sandığına giderken bile, kime oy vereceğini bilmiyor. Medya yönlendiriyor, dış güçler yönlendiriyor. Halk ne yapsın? Yapı değişmedikten sonra, hiçbir şey değişmiyor. Ülke sınırları, çıkarları korumakta zorlanılıyorsa, sıkıntı başlamış demektir.
S.C: İktidara güçlü destek veren Samsun'da son dönem gelişimi nasıl buluyorsunuz?
S.S: Gelişimi güzelleşme ve alt yapı, ekonomi, kent kazanımları olarak ayrı kategorilerde değerlendirmek gerek. İşsizlik azalmamışsa, istihdam sağlayacak yatırım çekilememişse, Bakan varken hala hiçbir şey yapılamıyorsa, açıkça durumu yorumlayamıyorum.
Güzel işler olsun, alkışlayayım istiyorum. Benim konumum nedir ki; her gün en az 3-4 kişi iş aramak için geliyor. Makamdakilerin durumu daha zor. İktidardan yana tavır alan Samsun'a, hangi iş adamına yatırım yaptırabildi?
Üniversite bitiren gençleri bu kente geri döndüremiyorsak, çözülmesi gereken önemli sorunlarımız var demektir. Hala kentte iyi şeyler olduğunu söyleyene de, buna inanana da gülüyorum. Halimize acıyorum.
TALEP ETMİYORUZ
S.C: İlk sizin söyleminizdir "Sahipsiz şehir" Bunu neye istinaden ifade ediyorsunuz?
S.S: Milletvekillerine kent adına talep gitmiyor. Talep etmiyoruz, hakkımızı aramıyoruz. Sivil toplum kuruluşlarında cılız da olsa, canlanma var. Bunu teşvik etmesi gereken kent yöneticileri, randevu vermeyerek, bilgi paylaşmayarak, çalışmaları engelliyorlar. Kent Kurultayı bile tam olgunlaşma aşamasında iptal edildi. Hangi kentte Kent Kurultayı, o kentin yönetenleri tarafından sabote edilir? Üstelik o kurultayda siyaset güdülmemiş, yalnızca kent konuşulmuştur.
S.C: Kent olarak, lobimiz mi zayıf?
S.S: Bizim her şeyimiz zayıf. Örneğin; OSB olayı yüz karasıdır. İşletme açmak isteyene yer verilmezken, bir sürü alan birileri tarafından kapatılmış, boş bekliyor. OSB statüsüne göre, belirli sürede kurulmayan işletmeler, arsa hakkını kaybeder.
O arsaları araştırın, aynı kişilerin üzerinedir. Kent yöneticileri, siyasi baskıyla, kent çıkarlarını 2. plana atıyorsa, yanlışlar yapılır. Sivil toplum kuruluşlarına "Yatırım düşmanı” diyenler var.
Yatırım ülkeye, bölgeye, işletmeciye faydalı ve zarar vermeyecek nitelikte olmalı. Bunun temeli yer seçimidir. Türkiye'nin en verimli ovalarına kurulacak 6 termik santralin, sera etkisiyle ovayı bitireceğini uzmanlar söylüyor. Bu kentte Toprak Koruma Kurulu rezaleti var. Bu yatırıma bu kadar sahip çıkanlar, kent insanına niye sahip çıkmıyor? İktidarı sormuyorum bile. Muhalefet nerede? Hangisi konuyu sivil toplum örgütleri kadar sorguladı? Onların görevi değil mi? Ne acıdır ki; çok şeye alıştık. Toprak altımızdan kayıyor, ülke elimizden kayıyor. Bakalım, daha nelere alıştıracaklar bizi.
TEMEL YANLIŞ; SAHİPSİZLİK
S.C: Samsunspor parlak günlerinden, bugünlere nasıl geldi?
S.S: Her konunun temelinde aynı yanlış yatıyor. Sahip çıkamama, sahipsizlik. Futbol sanayiye dönüşmüşse, takımlar önemli tanıtım organı olmuşsa, herkes ayakta kalmanın bir yolunu buluyorsa, siz bulamazsanız, bu duruma düşersiniz. Biz Samsunspor'a doğru dürüst bir otopark bile veremedik.
Vali Hasan Basri Güzeloğlu taş ocaklarının gelirini kulübe bağlamaya çalıştığında, basında çıkan "Kimin malını, kime veriyorsun?” Haberinden dolayı, soruşturma açıldı. Bu durumda, devletin valisi ne yapsın? Elini, eteğini çekti. Başka kentte bunu yapamazsınız, yaptırmazlar. İsmail Uyanık gidince doğan boşlukta, işin içine siyaset girdi. O günden bu yana Samsunspor'un beli doğrulmuyor. Bu noktada Samsunspor için ne yapılabilir?
Artık, parayla futbolcu alma şansımız kalmadı. Samsunspor Türk futboluna oyuncu yetiştiren 3-4 kentten birisiydi. Yıllarca piyasaya futbolcu vererek, ayakta kaldı. UEFA kuralları değiştirdikten sonra, futbolcuyu elde tutmak zorlaştı. Elde futbolcu olmayınca, kasaya para girmedi. Alt yapıyı ciddi biçimde ele alıp, yeni oyuncular monte edip, takımı onlarla götürmek lazım.
İsmail Uyanık, futbolu bilen, tüm kademeleriyle irtibat kurabilen biriydi. Son dönemde seçilen başkanlar, itilerek göreve getirildi. 10 yılda takıma 100'den fazla oyuncu geldi. Bununla nasıl ayakta durulur? Bu kadar borç nasıl yapıldı?
Bir dönem kasaya ciddi para girmişti. Samsunspor'un geleceği kurtarılabilirdi. Ama o kadar kolay harcandı ki. Vergiden katlanarak gelen borç var. Bunun bir şekilde kaldırılması lazım. Bu borç yüküyle Samsunspor yaşayamaz. Yerel yöneticilerin kulübe, kalıcı gelir sağlaması gerek.
Bunlar aşılamayınca, muhasebenin yapılacağı yer kayyumdur. Kayyum, bu kent için yüz karasıdır. Bu istenmiyorsak borcu yapanların diyeti ödemesi lazım. Şu an Samsunspor'un altı kuyu gibi. Her konulan para, gidiyor.
BU KENTİ SEVİYORUM
S.C: Gelecek açısından umutsuz musunuz?
S.S: Umutsuz değilim. Bu kenti seviyorum. Bana düşen görev varsa, yerine getirmek için çaba sarf ediyorum. Bir şeyler yapmaya çalışıp yapamamak insanı yoruyor. Seçilmişin de, atanmışın da işi zor. Burası zor kent.
Umutsuz olmak istemiyorsak, yönetici, siyasetçi, sivil toplum örgütleri önyargıları bir kenara bırakıp, iletişime geçerek yapılması gerekenlerin konuşulmasını sağlamalıyız. Herkes kendi doğrusuna gitmeye çalışırsa, güzelleştirme çalışmalarına razı olarak işsiz, yardım paketleriyle zaman çalarız.
Eğitimli gençler Samsun’a gelemez. Bu durumda emekli, memur, işsiz kenti olmak, kaçınılmaz. Birbirimizi kırıp, dökmeden, aynı platformda iletişim kurmayı başarmalıyız.